Şeker tüketimi ve sağlık kaygısıyla konulan şeker vergisi ve şeker karşıtı kampanyaların sonuçlarını, Prof. Dr. Y. Birol Saygı, Konuyu kapsamlı şekilde araştırdı ve değerlendirdi.

Bireylerin günlük su ihtiyacı; fiziksel aktiviteye, yaşanılan iklime, kişinin sağlık durumuna ve özel durumlara göre değişmektedir. Yetişkin bir insanın günde ortalama 2,5–3 litre sıvı alması gerekmektedir. Alınan gıdalarla sıvı gereksiminin %20’si karşılanırken, %80’i ise içecekler ve su ile karşılanmaktadır.

Vücudumuzun gerekli su ihtiyacını karşılamak için farklı içecekler tüketilmektedir. İçecek tüketim alışkanlıklarında ve bunları etkileyen faktörlerde değişiklikler olmakla birlikte bireylerin içecek alışkanlıklarının olduğu bir gerçektir. Bu çerçevede küresel düzeyde çok farklı ürünler tüketilmekte ve sektörün dinamik yapısı nedeniyle her gün çok farklı ürünler raflara girmektedir. Dünyada içecek tüketimi yaygın olup giderek de artmaktadır (Şekil 1).

Şekil 1. Küresel alkolsüz içecek tüketimi (WHO)

Şeker vergileri, hükümetlerin dünya üzerindeki ülkelerde gözlenen obezite ve diyabet sorunlarının üstesinden gelme çabalarını temsil etmektedir. 2016 yılında, Dünya Sağlık Örgütü (WHO), küresel obezite salgınını ele almak için önemli bir adım olarak “şekerli içeceklerde etkili bir verginin uygulanmasını”tavsiye etmiştir. Bu noktaya gelinmesinde kritik noktalar şu şekildedir;

Dünya çapında obezite prevalansı 1975’ten beri neredeyse üç kat artmıştır, 2014’te yetişkinlerin %39’u aşırı kilolu ve %13’ü obez idi, beş yaşın altındaki 41 milyon çocuk, 2016 yılında aşırı kilolu veya obez idi, obez çocuk ve ergenlerin sayısı 1975 yılında 11 milyondan 2016’da 124 milyona yani on kattan fazla yükselmiştir.  Okul öncesi çağındaki çocuklarda fazla kilonun yaygınlığı, düşük ve orta düşük gelirli ülkelerde en hızlı artmaktadır. Şekerli içecekleri düzenli olarak tüketen insanlar (günde 1 ila 2 kutu veya daha fazla) tip 2 diyabet geliştirme riski %26 daha fazladır ve bu tür içecekleri nadiren tüketen kişilere göre daha yüksektir. Diyabetli kişilerin sayısı, 1980 yılında 108 milyondan 2014 yılında 422 milyona yükselmiştir. Diyabet dışında, obezite, kalp hastalıkları, kanserler ve diğer hastalıklar için önemli bir risk faktörüdür.

Doğrudan ve dolaylı maliyetler dahil olmak üzere, diyabet nedeniyle dünya genelinde gayri safi yurtiçi hasıladaki kayıpların 2011-2030 yılları arasında, 1,7 trilyon ABD doları, yüksek gelirli ülkelerde 900 milyar ABD doları ve düşük ve orta seviyelerde 800 milyar ABD doları olması beklenmektedir. Ocak, 2018 itibariyle yirmi sekiz ülke ve yedi ABD şehri, şekerli içecekler üzerine vergi uygulamaktadır. Listeye en son eklenenler arasında Güney Afrika, İngiltere ve İrlanda bulunmaktadır (Şekil 2).

Birleşik Krallık da dahil olmak üzere çoğu ülkede şeker vergileri, yalnızca ilave şeker içeren içecekleri hedeflerken, bu düzenlemeler ve ilgili tartışmalar, meyve suyu endüstrisinde de dikkate alınmasını gerektirmektedir. Alkolsüz içecekler ve diğer şekerli içeceklerin fiyatlarındaki artışa bağlı olarak meyve suyunun tüketimi artıyor mu? Şeker tüketimi ile ilgili olarak ortaya çıkan tartışmalar, meyve suyu gibi ürünlere yönelik algıları nasıl etkileyecektir? Şeker tüketimini azaltmak için verilen mücadele gelecekte daha kapsamlı düzenlemelere yol açacak mı?

Şekil 2. Günümüz küresel şeker vergileri uygulamaları

Şekerli içecekler üzerindeki vergilerden beklentiler tüketimi azaltmaya ve obeziteyi önlemeye yardımcı olmasıdır. Şekerli içecekler üzerindeki vergilendirme, şeker tüketimini azaltmak için etkili bir müdahale olduğu inancı vardır. Veriler, %20 oranında fiyatı yükselten şekerli içecekler üzerindeki verginin, yaklaşık %20’lik bir tüketim azalmasına yol açabileceğini ve böylece obezite ve diyabetin önlenebileceğini göstermektedir. En önemlisi sağlık hizmetlerinde tasarruf sağlanmasıdır. Tahminler, 10 yılı aşkın bir süredir ABD’nde ons başına bir kuruşluk şekerli içeceklere uygulanan verginin sağlık harcamalarında 17 milyar ABD dolarından daha fazla tasarruf sağlayacağını göstermektedir. Bu vergilerden elde edilen gelir, sağlık hizmetlerinin iyileştirilmesi, daha sağlıklı diyetlerin teşvik edilmesi, fiziksel aktivitenin artırılması çabalara harcanarak amacın etkilerinin artırılması sağlanmaktadır.

Şeker vergileri uygulamalarının kısa vadede meyve sularının tüketimine olumlu bir etkisi olduğunu gözlenmektedir. Bu vergilerin en önemli etkilerinin uzun vadede görülmesi beklenmektedir. Doğal olarak, şeker vergilerinin nispeten yeni bir fenomen olması nedeniyle, uzun vadeli etkiler henüz gözlenmemiştir. Özellikle şeker vergileri ve meyve suyu tüketimi arasındaki ilişki hakkında çok az araştırma olmasına rağmen, şeker vergilerinin potansiyel sağlık etkileri üzerine yapılan birkaç çalışma, alternatif içecek tercihleri ve ikamelerinin etkilerinin dikkate alınması gerekmektedir. Birleşik Krallık ve ABD’de şeker vergisinin potansiyel etkilerini araştırmak için talep modellemesini kullanan çalışmalar, şeker tatlandırıcılı içeceklerin vergilerine karşılık olarak, meyve suyunun tüketimindeki artışa işaret etmektedir. Bununla birlikte, bu tür modelleme çalışmaları bir takım ekonomik varsayımlara dayanmakta, tamamlayıcılık ve ikame ilişkileriyle ilgili yüksek derecede belirsizlik içermektedir.

Birkaç çalışma, şeker vergisinin uygulanmasından sonra gerçek gözlem verilerini ve satın alma eğilimlerini analiz etmektedir. Örneğin, Fransız şeker vergisinin (2013 yılında uygulanan) bir değerlendirmesinde, vergiye karşılık olarak meyve suyunun tüketiminde hafif bir artış olduğunu belgelemektedir. Meksika’nın şeker vergisi uygulanmasından bir yıl sonra yapılan bir değerlendirme (2014’te yürürlüğe girmiştir), tüketim vergisi vergilendirilmiş içeceklerden tüketilmemiş içeceklere doğru bir kayma gözlenmiştir. Çalışmada, vergilendirilmiş içecek alımlarında %12’lik bir düşüş ve vergilendirilmemiş içecek alımlarında %4’lük bir artış görülmüştür. Özellikle, alkolsüz içecek alımlarındaki artış, esas olarak meyve suyu gibi diğer içeceklerden ziyade, şişelenmiş sade su alımlarındaki artıştan kaynaklanmıştır.

Bu yılın nisan ayında, Birleşik Krallık şeker tatlandırıcılı içeceklere vergi uygulamak için giderek artan ülkeler listesine katıldı (Şekil 3). Şeker vergisi (SDIL), İngiliz hükümetinin çocukluk çağı obezite stratejisinin önemli bir parçası olarak yerini almıştır. Meyve suları, süt ve yoğurt bazlı ürünler vergiden hariç tutulmuştur. SDIL’ın sonuçları, yürürlüğe girmeden önce meşrubat endüstrisinde görülebilir, ancak meyve suyu endüstrisi üzerindeki etkileri henüz görülmemiştir.

Şekil 3. Birleşik Krallık ’da şeker vergilerinin günümüz uygulaması

SDIL, tüketicilere değil, şirketlere vergi olarak açıklanmıştır. Şirketlerin, reçetelerindeki şeker içeriğini yenilemeye ve azaltmaya teşvik etmeyi amaçlamaktadır. Bu, SDIL’ı dünyadaki ilk şeker vergisi haline getiriyor ve bu da üreticilerin ürünlerini vergiden muaf tutmak için yeniden formüle etmelerine olanak sağlamaktadır. Üreticilerin yönetmeliğe uyumu için 6 Nisan, 2018’de yürürlüğe girmeden önce iki yıl süre verilmiştir.

Sonuç olarak, birçok şirket vergiden kaçınmak için ürün reçetelerini ve şeker oranını azaltmışlardır. Şeker vergisinin, tüketicilerin vergilendirilmiş içecek seçeneklerine, fiyat etkisinden dolayı vergilendirilmemiş içeceklere ne ölçüde etki edeceği belirsizdir.

Şeker karşıtı tartışmalar

Şeker vergilerinin etrafındaki tartışmalarda vurgulanan şeker tüketimine olan negatif odaklamanın, tüketici tercihini vergilendirilmiş içecek kategorilerinin ötesinde etkileyeceği muhtemeldir. Bugüne kadar, meyve suyu segmenti İngiltere’de de dahil olmak üzere uygulanan şeker vergilerinden muaftır. Ancak nektarlar, meyveli ve aromalı içecekler muaf değildir. Public Health England (PHE), meyve sularının vitamin kaynağı olduğu ve sağlıklı beslenmenin bir parçası olarak, günde 150 ml’ye kadar içilmesini savunmaktadır. Ancak, halk sağlığı savunucularınındı ‘sıvı kalorinin tüm kaynakları üzerinde giderek, meyve suyu da dahil olmak üzere yüksek şeker içeriği olan tüm içeceklerin sağlık üzerindeki olumsuz etkilerine dikkat edilmesini yüksek sesle ifade etmektedirler. Özellikle, beslenme uzmanları, diyet liflerinin eksikliğinin meyve sularının besinsel faydalarını azalttığı, meyve sularının bütün meyvelere göre tüketilmesinde şekerin vücutta emilme şeklini değiştirdiğini ifade etmektedirler.

Bu çelişkili mesajların halkın meyve suyu sağlığına olan algılarını nasıl etkileyeceği, endüstri için önemli bir sorudur. Örneğin, Güney Afrika’daki yoğun şeker vergisi tartışmaları sırasında tüketici algıları üzerine yapılan bir araştırmada, meyve suyundaki yüksek şeker içeriği hakkında yaygın bir halk bilincini göstermektedir. Devam eden tartışmalar, meyve suyu endüstrisi için, meyve sularının potansiyel sağlık faydalarına yeniden odaklanmak ve geliştirmek için bir fırsat sunmaktadır. Meyve suyu endüstrisinin bu tartışmaya girmesi, aşırı şeker tüketiminin üstesinden gelmek için olası ilave önlemleri beklememesi açısından önemlidir. Şeker tüketimine yönelik tartışmalarda vurgulanan negatif odaklamanın, tüketici tercihini vergilendirilmiş içecek kategorilerinin ötesinde etkileyeceği olasıdır.

Daha fazla şeker karşıtı önlem

Dünyanın her yerinden hükümetler şekerli içeceklerin vergilendirilmesinin kapısını açmışken, gelecekte şekerlerin daha kapsamlı bir vergisi olacak mıdır? Bunun yolu açılmıştır. Örneğin, şekerli içeceklere uygulanan vergi uygulanmasından sonra, Portekiz, şimdi de yüksek tuz içerikli gıdalar üzerindeki vergiyi dikkate almaktadır. 2017 yılında, Fransa 2013’ten itibaren mevcut şeker vergisi üzerindeki vergi oranını artırmıştır. Aylar süren yoğun tartışmalardan sonra, meyve suyu Güney Afrika’nın şeker vergisinden (bu yıl nisan ayında yürürlüğe girecek olan) kaldırılmıştır. Ancak, yeni düzenleme, gelecekteki meyve sularına da uygulanacak vergiyi uzatma olasılığını ortadan kaldırmaktadır. Özellikle, vergi, halk tarafından önerilen tek önlem değildir.

Sağlık, şeker tüketimini azaltmayı savunmaktadır. Obezite ve bulaşıcı olmayan hastalıklarla mücadelede uygulanan önlemleri sektör olarak ciddi incelemek gerekmektedir. Düzenlenen şeker tüketim raporlarında, halk sağlığı çeşitli önlemler önermektedir:

  1. Günlük yiyecek ve içeceklerde şeker içeriğini azaltmak için ulusal programların yapılması,
  2. Şekerli yiyecek ve içecek promosyanlarının azaltılmasını,
  3. Süpermarketlerden şekerli ürünler ve şeker içeren içeceklerin görünür yerlerden ziyade koridor sonları ve raf altlarına pozisyonlandırılması,
  4. Televizyonda ve internet platformlarında reklam tanıtım ürünlerinde kısıtlanması,
  5. Porsiyon boyutlarını azaltmak için yeni kurallar geliştirilmesidir.

Bu tavsiyelere uygun olarak, SDIL’in uygulanmasından iki hafta önce, İngiltere’de çocuklara yönelik meyve suyu reklamlarına yasak getirilmesini teklif etmiştir. Yasak, medya, yazılı basın, sosyal medya ve sinemalarda yayınlamakta olan tüm reklamlarda geçerli olup meyve sularının %90’ını etkileyecektir. Sadece lif bakımından zengin meyve suları kapsam dışı kalacaktır.

Bazı ülkelerde, şeker vergisi yerine alternatif tedbirler dikkate alınmaktadır. Örneğin, Hong Kong’da, okullarda ve kantinlerdeki sağlıklı gıda tanıtımının yanında yeni bir yiyecek ve içecek etiketleme sistemi devreye alınmaktadır. Benzer şekilde, Avustralya’da sağlık yıldızı değerlendirmesi, eğitim ve farkındalığa odaklanan bir stratejinin parçası olarak kabul edilmektedir. Bu tür stratejiler, şeker vergisi ve diğer önlemleri tamamlamak için eşit olarak uygulanabilir.

Sadece bir başlangıç

Bu vergiden muaf olmasına rağmen, meyve suyu endüstrisinin, SDIL’ın uygulanmasını takip eden aylarda İngiltere’deki pazar eğilimlerinin gelecekte dikkatle izlenmesi çok önemlidir. Bununla birlikte, şeker vergisinin etkilerinin uzun vadede daha fazla görülmesi ve meyve suyu endüstrisine doğrudan etkilerin çok fazla olması beklenmemektedir. Ancak yine de bu sadece bir başlangıç ​​olabilir. Daha da önemlisi, daha çok şeker karşıtı tartışmalar ve şeker tüketimini ele alacak olası ek önlemler olacaktır. Bu da ileriye doğru meyve suyu endüstrisi için kritik öneme sahip olacaktır. İşte bu devam eden tartışmalara katılmak çok önemli olacaktır. Bu durum meyve suyu endüstrisinin Meyve sularının potansiyel sağlık yararlarını açıklığa kavuşturmak mevcut sağlık önerileriyle uyumlu hale gelmesi için bir meydan okuma ve fırsattır.

KAYNAKÇA

  • Anon, 2015: Taxes on Sugar-sweetened Beverages as a Public Health Strategy: The Experience of Mexico, WHO, 104 s.
  • Anon, 2015: Case study Taxing sweetened drinks in France, 3 s.
  • Anon, 2016: Taxes on sugary drinks: Why do it?, WHO, 4 s.
  • Baker, B., Jones, A. ve Thow, A. M. 2018: Accelerating the Worldwide Adoption of Sugar-Sweetened Beverage Taxes: Strengthening Commitment and Capacity, IJHPM, s. 474-478.
  • Bonnet, c. ve Réquillart, V. 2018: The effects of taxation on the individual consumption of sugar‐sweetened beverages, Working Papers No: TSE-638, 43 s.
  • Damgaard, C. S. 2018: Sugar tax, anti-sugar campaigns and the fruit juice industry, St Andrews University, UK, DrinkPreneur. S. 4-7.
  • McDonald, A. 2015: Sugar-sweetened beverage tax in Pacific Island countries and territories: A discussion paper, Public Health Division, Secretariat of the Pacific Community, 60 s.
  • Lin, B. ve Smith, T. 2010:  The Effects of a Sugar-Sweetened Beverage Tax: Consumption, Calorie Intake, Obesity, and Tax Burden by Income, Selected paper for presentation at the Agricultural & Applied Economics Association 2010 AAEA, CAES, & WAEA joint Annual Meeting, Denver, CO, July 25-27, 2010, 26 s.
  • Schaller, K. ve Mons, U. 2018: Tax on sugar sweetened beverages and influence of the industry to prevent regulation, Ernaehrungs Umschau international, No: 2, s. 34-41.

Kaynak : gidahatti.com

Paylaş.
Exit mobile version