Konuyu perakende uzmanı Ercüment Tunçalp, retailturkiye.com web sitesindeki yazısında açıkladı.

Ercüment Tunçalp

Her türlü sorumluluğu yerine getirmelerine rağmen tüketici tercihi hakettikleri ölçüde artmıyor. Zira bazı yanlış algıları değiştirmek kolay olmuyor.  

Oysa uzun zamandan beri yaptığım kıyaslamalı fiyat araştırmalarında yerel perakendecilerimizin uygun raf fiyatlarına sahip olduklarını izliyorum.

Herhangi bir perakendeci adını burada geçirmek istemediğim için de karşılaştırmalı fiyat listesi yayınlayamıyorum. Kaldı ki bunu mağaza mağaza gezmeden bile dijital ortamda tespit etmek o kadar kolay ki…    

İndirim marketlerinin yıllardır süren ‘en ucuz’ efsanesi bitmiştir. Private Label ürünlerde bile en büyük süpermarket zinciri ile aralarında fiyat farkı kalmadığı gibi süpermarketin zengin insert indirimleri daha düşük fiyat seviyesi yaratabilmiştir. Dolayısıyla burada süpermarket format liderine ayda 2 defa uyguladığı 650 ürünlük katalog indirimi için hakkını teslim etmek gerekir. Yanlış anlaşılmasın, bu rakamın içinde bazı grup indirimlerini de tek ürün olarak aldığımdan gerçek indirimli ürün sayısı 1000’e yaklaşmaktadır.

Denebilir ki; “indirim marketlerin private label ürün oranı yüksek olduğuna göre kıyaslamayı hangi ürünlerle yaptın ?”

Evet hem de özel marka oranı en yüksek olan discount zincirin bulundurduğu markaları tek tek sayarsak konu daha iyi anlaşılır ve kıyaslama kolaylığı olur.

Aşağıda belirttiğim 70’in üzerindeki marka ürün sayısı değildir. Yani çok daha fazlasını dikkate almak gerekir. “Tanınmış marka satılmıyor” demek ise hiç doğru değildir.

Buyrun sayalım: 

Çaykur, Doğuş, Nutella, Lipton, Binboğa, Balkovan, Ülker, Eti, Kinder, Hero Baby, Doğadan, Torku, Dr Oetker, Haribo, Coca Cola, Fanta, Çamlıca, Pepsi Cola, Uludağ, Capy, Beypazarı, Kızılay, Özkaynak, Dimes, Sırma, Avşar, Doğanay, Pınar, Teksüt, Yelken, Aknaz, Altınkılıç, Ekici, Bizim, Becel, Polonez, Namet, Beşler, Maret, Banvit, İtimat, Kebir, Kurukahveci Mehmet Efendi, Kahve Dünyası, Knorr, Filiz, Pringles, Ruffles, Lays, Doritos, Komili, Biryağ, Nesquik, Koska, Danone, Capri Sun, Clear, Eyüp Sabri Tuncer, Blendax, Cif, Fairy, Elidor, Head&Shoulders, Nivea, Omo, Peros, Colgate, Arko, Sensodyne, Duru…   

Ben bile tek tek saymasam bu kadar marka olduğunu tahmin edemezdim. Şimdi bu listeyi aşağıda başka bir konu ile birleştirince meramım daha da rahat anlaşılır olacaktır.

Satış hacimleri sebebiyle markalardan en avantajlı alım şartlarını sağlayamayan yerel marketlerin yine de brüt kâr marjlarını makul seviyede tuttukları raffiyatlarından bellidir. Kampanya fiyatları ise olayı daha da cazip hale getirmektedir.

Buna rağmen; indirim marketlerin ve e-ticaret formatının zorladığı yerel zincirler için (küçük esnaf da dahil) yeni bir tehdit unsuru da akaryakıt istasyonu marketleridir.

Eskiden yakıt alırken uğranılan bu satış noktaları, pandeminin de rüzgarıyla artık normal market olarak ziyaret edilmektedir. Hem de 24 saat hizmet almak kaydıyla…

Fiyat seviyelerinin yüksek olması da herkes kapalı iken açık kalmalarısayesindedir. Bu büyük avantajdır ve sadece bizde değil batı ülkelerinde de yatırımcıların gözdesidir. Devamlı gelişme gösterdikleri, satış alanı ve kategori artışıkaydettikleri izlenmektedir. Önümüzdeki yıllarda akaryakıt istasyonunun yardımcı hizmeti olmaktan çıkıp, ana unsuru olma yolunda ilerleyecekleri bellidir. Zaten, “yakında farklı uygulamaların görüleceği” ve “satılan ürünlerde değişim yaşanacağı” kendi yöneticileri tarafından da ifade edilmektedir.

Sonuçta; yukarda saydığım ana markaların istasyon marketlere doğru da ilgilerini artıracak olmaları sektör içinde dengeleri daha da değiştirebilir.

Anadolu’da birçok yerel perakendecimizin yıllardır önemli gıda maddelerini açık ve dökme satarak maliyet avantajını fiyatlara yansıttıklarını ve rekabet şartlarına bu şekilde dayanmaya çalıştıklarını biliyoruz.

Son zamanlarda plastik kullanımını ve israfı azaltmak amacıyla bazı projelerin başladığını duyuyoruz.

Plastik atık ithalatı serbest olan ülkemizde tüketiciye misyon yüklemişler; ‘plastik kullanımının ve israfın azaltılması !’ 

Başka ne avantajları olacak ?

Bu konuda bir şey söylenmiyor…

Yani fiyat avantajından bahis yok, plastik atığın azaltılması için ya tüketicinin cebinden para çıkacak (alışveriş poşetinde olduğu gibi) ya da kap taşıma zahmetine katlanacak.

Peki fikrin sahibi olan satıcı ne yapacak ?

Ambalaj maliyetinden kurtulacak ve yeni bir kâr kapısı daha aralayacak…

Böyle tek taraflı ticaret anlayışı olur mu ?

Kısaca önemli olan; açık satmak değil, piyasadaki eşdeğer ambalajlı üründen de enaz yüzde 15 daha ucuza satabilmektir. 

Yerel perakendecilerimize tavsiyem; hesabını bilen tüketiciye ne kazandığını dagöstererek hijyenik ürünleri, aşağıdaki pratik uygulamalarla sunmalarıdır.

. Duvara monte kuruyemiş, bakliyat, toz şeker, şekerleme, draje, mısır gevreği, toz kahve, kahve çekirdeği siloları,

. Reçel, bal, tahin, pekmez gibi sıvı ürün teşhir ekipmanları,

. Lokum, helva, kuru meyveler için hazırlanmış standlar,

. Çiğ sütün satışını soğuk zincir bozulmadan ideal sıcaklıklarda (0-4 derece) tutan ve son tüketiciye ulaştıran süt otomatları elverişli yardımcı malzemelerdir.

Yerel tüketicinin dilinden en iyi yerel perakendeci anlar. O zaman bu bilinenleri sahaya yansıtmak ve iyi göstermek tüketici güvenini de artıracaktır.

Sonuç olarak günümüzde enflasyonla mücadeleden daha önemli bir konu olmadığına göre; ‘yeni perakende yasası’nda yerel perakendecimize ve küçük esnafımıza pozitif ayrımcılık yapmak çözüme yardımcı olacaktır.

Paylaş.
Exit mobile version