Yazar: Tanyel YILMAZ

Bursa Erkek Lisesi ve Mekteb-i Mülkiye mezunu olup, üniversite yıllarında başladığı dağcılık sporunda 1988 yılında yılın sporcusu olmuş ve daha sonraki yıllarda da dağ kazalarındaki arama kurtarma deneyimiyle AKUT’un kuruluşunda yer almıştır. 1987 yılında Cumhuriyet Gazetesi Ankara Bürosunda gazeteciliğe başlayan Yılmaz, Güneş gazetesi, Interstar, Kanal D, CNNTürk gibi kanalların kuruluşunda yer almış; muhabirlik, yapımcılık, editörlük, haber müdürlüğü ve Ankara Temsilciliği gibi görevlerde bulunmuştur. Kültür Koleji’nde sponsorluk yönetimi ve itibar yönetimi dersleri veren Yılmaz, yönetim, itibar yönetimi ve iletişim danışmanlığı yapmaktadır. Yunanistan’ın köklü basketbol kulübü ARIS’te bir dönem başkan yardımcısı olan Yılmaz, Yunanistan’daki bir spor kulübünde bu göreve gelen ilk ve tek TC vatandaşıdır. Evli ve 2 çocuk babası olan Yılmaz İngilizce bilmektedir.
CHP’de kimin aday olacağına ilişkin garabet polemikler sürerken aklı başında çözüm kimse tarafında önerilmiyor. Oysa çok net olan bir şey var ki Türkiye Erdoğan iktidarında uçurumdan düşüşe geçti. Ekonomisiyle, sosyal yapısıyla, kültürel ve ahlaki yozlaşmasıyla tam bir çöküş yaşıyoruz. Yapısı yıkım teorisinden hareketle bu çöküşten bir yükseliş dönemi çıkartabiliriz. Birinci konu ki herkesin mutabık olduğunu düşünüyorum, Türkiye acilen parlamenter sisteme dönmelidir. Türkiye’nin başkanlığını net bir şekilde desteklediği iki isim vardır. Mansur Yavaş ve Ekrem İmamoğlu milyonların desteğini almaktadır. Biri biraz daha muhafazakâr kesime diğeri de milliyetçi kesime sıcak geliyor. Demek ki CHP seçmeni milliyetçilik ve muhafazakarlıkla barışık durumda… Kürtler ile…
Türkiye turizmi odağına alırsa eğer gerçekten çok önemli adımlar atması gerekiyor. Antalya’nın belli bir bölümünü kitle turizmine feda etmiş olabilir ama anayolun kuzey kesimindeki hazineler hala kitle turizminden bağımsız olarak çok değerli… Türkiye’de genellikle nitelik değil nicelik itibar gördüğünden hep sayısal konuşuyoruz. Büyümeden söz ediyoruz mesela, kalkınmadan değil… Adet diyoruz, ciro diyoruz, yahu ciro da karlılık? Adet yüksek tamam da kar mı zarar mı bırakıyor? Geçtiğimiz aylarda Antalya, Anamur, Kayseri, Aksaray, Beypazarı gibi lokasyonlarda yaptığım seyahatler neticesinde bazı gözlemlerim oldu ki keza benim gözlemlerimle uyumlu bazı ifadeleri de Yunanistan’da işittim; Avrupa’nın pek çok bölgesinden isyan bayrakları açılıyor. Turizm harika, turist…
Ülkemiz gerçekten zenginliklerini hala tüketemediğimiz bir coğrafya… Son zamanlarda yaptığım seyahatler, Kayseri, Aksaray, Niğde, Antalya, Konya, Mersin her biri başlı başına bir AB ülkesi kadar köklü, kadim, zengin ve güçlü kentler… Ama bir sorun var, kent kültürü hak ettiği seviyede gelişmemiş. Antalya ve Mersin’i burada istisna tutabiliriz ve Adana’yı da ekleyebiliriz belki… Ama yaygın bir kent kültürü olmadığını kabul etmemiz lazım… Muhteşem lezzetlerle dolu bir mutfağımız var ama bir gustomuz yok… Gastronomi açısından zenginiz ama bu topraklardan doğan yiyecek ve içecekleri doğru kullanma konusunda fakiriz… Ataköy’ü Alman mimarlar kurdu… Türkiye’nin ilk çok katlı binaları burada inşa edildi. Ataköy mimarisinin ilk…
Komplo teorileri yazmayı sevmem, filmi güzeldi o ayrı ama okumayı da dinlemeyi de zaman kaybı sayarım. Ama Amerikalıların yaptığı bir şey var ki, onu biz de sık sık hatta sürekli yapmalıyız, senaryolar üzerinden oyunlar oynamayı… Amerikalılar filmler çekiyor, Koreliler işgal ediyor, efendim iç savaş çıkıyor filan, kimse bu filmlerde ihanet aramıyor… Senaryo, film deyip geçiyorlar. Ancak aslında Pentagon’da hazırlanmış senaryolardan bazıları film yapılmak üzere sinema endüstrisine veriliyor ve toplumun tepkileri ölçülüyor… İran yanlısı Hamas, İsrail karşıtı bir barış eylemine baskın düzenliyor. Masum insanları öldürüyor ya da rehin alıyor. Ardından fırsat bu fırsat İsrail büyük bir operasyona başlıyor. Gazeteci, doktor, yaşlı,…
İnsanoğlu ilkel çağlarında bir şekilde besleniyordu, detaylarını antropologlar hala araştırıyorlar… Zamanla mağaralar, ağaç kovukları yerlerini evlere bıraktılar. Sıradan insanlar, sıradan evler… Ama bir de sıradan olmayan insanlar vardı… Türkler liderlerinin çadırlarında, Vikingler liderlerinin salonlarında buluştular. İçkiler içildi, ziyafetler verildi… Kabile açlık sorunu yaşamadı. Tarihin en eski içkisi biralar içildi. Bu arada not biranın kaynağı Anadolu, Kuzey Mezopotamya’dır. Sorunlar bu masalarda konuşuldu. Kararlar bu masalarda verildi, hükümler bu masalarda alındı, yeni liderler bu masalarda seçildi. Masanın etrafındakiler asla aynı fikirde olmadılar. Görüşlerini açıkça dile getirdiler. Sonuçlarına dürüst bir şekilde katlandılar… Avrupa ana karasında şatolar ve soylular oldu masanın etrafında hep… Şerefe…
Önce Avrupa’dan kaçış başladı… Fransa’da, İngiltere’de özellikle yüksek vergiler servet sahiplerini ürküttü. Bu ülkelerden başka ülkelere kaçış başladı. Peki bu ülkelerde vergiler neden arttı? Fransa da İngiltere de devletin iyi işlediği, eğitim, sağlık, adalet, güvenlik gibi hizmetlerde kamunun öncü olduğu ülkeler. Bir yandan mülteci/göçmenler bir yandan da yükselmekte olan ortalama yaş; yani nüfusun yaşlanması ve emeklilerin çoğalıp vergi/prim ödeyenlerin azalması devleti bazı önlemler almaya itti. Ama tutup da ortalama sabit ücretle çalışanlara odaklanmadılar, doğrudan servet sahibi olup, lüks ve şatafat içinde yaşayanlara yöneldiler. Neticede devlet dediğin adil olmalı, bir kesim yokluk ve yoksulluk içinde yaşarken bir kesimin ölçüsüz bir şatafat…
TÜGİAD’ın efsane başkanı Dr. Ali Yücelen başarılı bir iş insanı olmanın ötesinde gerçek bir gönül adamı olarak sivil toplum çalışmalarına devam ediyor. Sorunlardan şikâyet etmeyen, daima çözüm üreten, öneren biri olarak Anamur ve Türkiye üzerinden insanlığa katkıda bulunmaya devam ediyor. Yücelen Vakfı ve Anamur Ticaret ve Sanayi Odası iş birliğinde yaşama geçirdikleri ANDO deniz otobüsü ile başladıkları Anamur-Girne seferini deneyerek günü birlik öğle yemeğine Kıbrıs’a giderken Anamur’da başladığı çalışmaların son durumunu görme şansımız oldu. Yanlış duymadınız, Anamur’dan öğle yemeği için Kıbrıs’a gittik, dolu dolu bir gün geçirip akşam da geri döndük… Kıbrıs bir Türk adası, elbette Rum komşularla paylaşılan bir…
Kendimi bildim bileli ekonomik sorunları paketlerle, teşviklerle, yönetmeliklerle idare ettik. Yapısal reform benzeri iki adım atıldı, biri Özal zamanında 80’li yıllarda kapsamlı bir yapısal reform yapıldı, ki eleştirilen boyutları da hayli fazla olan reformlardı bunlar. Yapısal reforma benzer ikinci adımı da 2001 krizinde Kemal Derviş attı. Özellikle son 10-20 yıllık periyotta ekonomiyi bilen herkes, STK’lar, iş insanları, akademisyenler yapısal reform dedi ve artık sustu… Zira gördüler ki ekonomi yönetiminin de iktidarın da böyle bir niyeti olmadığını gördüler. Türkiye, tarihteki en ağır krizini para politikaları, vergileri arttırmak, kamu harcamalarını kısmen düşürmek gibi iptidai önlemlerle öteliyor… Sadece faiz arttırmakla, vergi salmakla ekonomi…
İster pusula diyelim buna ister navigasyon… Navigasyon biliyorsunuz denizcilerin, dağcıların açık alanda/denizde yön bulmalarını kolaylaştıran bir sistem… Günümüzde bu GPS gibi uydu bazlı sanal nirengi noktaları üzerinden gerçekleşse de insanlık tarihi boyunca yıldızlar, güneşin hareketleri, pusula gibi araçlar ve harita insanlığın navigasyonu için önemli araçlar oldu. Ekonominin navigasyonu da para… Paranın değeri, enflasyonu, hareketleri, faizi, kambiyosu, itibarı, Merkez Bankası’nın bağımsızlığı da bu navigasyonu sağlayan araçlar… Dr. Mahfi Eğilmez önemli bir noktaya parmak bastı, tek sorunumuz enflasyon değil… Yine sevgili Murat Çelik Yunanistan’a neden gidiyor insanlar sorusuna yanıt ararken tek kriter ucuz olması değil dedi – ki çok haklı… Üreticisi, çiftçisi,…
Arapça bir kelimedir. Yükümlülük, sorumluluk anlamına gelir. Her erkek Türk vatandaşı mesela, askerlik görevini ifa etmekle mükelleftir. Her profesyonel ve ticari faaliyette bulunan kişi vergi vermekle mükelleftir. Son zamanlarda pek gözde bir mekânın da adı olan mükellef, sorumluluk sahibi, yükümlülük sahibi kişi demektir. Vergi mükellefi demek, vergi ödeme yükümlülüğü, sorumluluğu olan kişi demektir. Günlerdir ortalıkta kimlerin vergi ödediği ya da ödemediği konuşuluyor. O niye vergi ödedi de bu ödemedi… Ultra lüks araç sahibi 7 bin kişiden 780’inin vergi mükellefi olmadığı ortaya çıktı mesela… Ehliyet, ehil’den gelir, bir şeyi yapmaya kabiliyeti (ability) olan kişinin bu yeteneğinin belgelenmesidir. Bir motorlu taşıtı sürmek…