Gıda Yüksek Mühendisi Aslı Elif Tanuğur Samancı, “Arıcılığın yaralarının sarılması gerekiyor. 100 bine yakın arı kovanı yandı. Arıcıların yaralarının sarılması lazım. Birçok arıcının arıcılık malzemeleri, evleri, bal depoları yandı. İlk yapılması gereken, arıcıların bunları yerine koyabilmesi için destek olmak” dedi.
Yangın bölgelerindeki arıcıların sorunları ile ilgilenen bu konuda çözüm üretmek için çalışmalar yapan sektörün önemli isimlerinden Aslı Elif Tanuğur Samancı’dan çok önemli açıklamalar geldi. Aynı zamanda Türkiye’nin önde gelen arı ürünleri şirketlerinden BEEO’nun da kurucusu olan Aslı Elif Tanuğur Samancı felakete ilişkin değerlendirmeler yaptı.
Gıda Yüksek Mühendisi Aslı Elif Tanuğur Samancı, Gıdahattı’na özel yaptığı açıklamada ülkede gerçekleşen yangın felaketinin arıcılık üzerindeki etkilerini şu cümlelerle anlattı:
Arıcılık yangın felaketinden oldukça fazla etkilenecek. Marmaris – Muğla, çam balı üretiminin merkezi. Türkiye dünyanın 2. büyük arıcılık ülkesi, çam balı üretiminde ise dünyada ilk sıradayız.
Dünyada üretilen çam balının %90-95’i, Türkiye’de, bunun da %85’i Marmaris – Muğla bölgesinde üretiliyor. Dünyada çam balı üreten 2 ülke var, Türkiye ve Yunanistan. Yunanistan’da üretim çok az. Çam balının üretilmesi için gerekli koşullar yalnızca ülkemizde mevcut.
Çam balının üretilmesi için gereken özel ekosistem gerekiyor. Marmaris – Muğla bölgesi, çam balı üretimi için en uygun bölge. Bu ağaçların üzerinde yaşayan Marchalina hellenica, diğer adıyla Çam Pamuklu Koşnili böceği, çam ağacının reçinesini emiyor, sindiremediği karbonhidratları ağacın üzerine sıvı olarak bırakıyor. Arılar da bu sıvıyı alıp bala dönüştürüyorlar. Bu ekosistemi kaybettik.
Dolayısıyla şu anda ağaçların kaybıyla birlikte böcek de kaybedildi. Orada ballı ormanlarımızı, üzerinde yaşayan Marchalina hellenica böceğiyle birlikte kaybettik. Oraya ağaç diksek bile, ağaçların tekrar gelişmesi ve söz konusu böceği besleyecek hale gelmesi çok uzun zaman alacaktır. Tahmin edilen süre 35 – 40 yıl kadardır. Bölgedeki diğer nektar kaynakları da bittiğinden, o bölgede arıcılığın yeniden başlaması zaman alacak.
Türkiye’de her yıl 100 bin ton bal üretiliyor, bunun %35’i çam balıydı. Çam balı en çok ihracatı yapılan bal türü. Bu kadar önemli bir kaynağı kaybettik. Arıcılar, ‘ormanlar yerine keşke evlerimiz yansaydı’ diyor. Kaybedilen ormanların bazıları 200 yıllıktı.
Bunun farkında ve bilincinde olarak aksiyon alınmalı. İklim değişiminin dünyayı etkilemekte olduğu çok açık. Yangın, sel ve başka doğal afetler tüm dünyada yaşanıyor. Yıllardır uzmanların uyardığı iklim değişimi, kendini çok daha fazla hissettiriyor.
Havanın çok sıcak, nemin düşük olması yangına ciddi zemin hazırlıyor. Önümüzdeki yıllarda da aynı tehlikeyle karşı karşıyayız. Tekrar ağaçlandırma yapılsa bile bunları çok iyi korumamız, yangınlara hep çok hazır olmamız gerekiyor. Bu konuyu çok iyi yönetmemiz önemli. Çok stratejik bir planla hem nektar kaynaklarını yerine koymalı, hem de yangınlara hazırlıklı olmalıyız. Bölgede arıcılık yapanlar bile yangın eğitimi almalı.
Türkiye’deki arıcıların büyük bir kısmının ‘göçer arıcılık’ yapıyor. Bu üreticiler nerede nektar varsa, kovanlarını oraya taşıyor. Yaklaşık 3,5 milyon kovan, 15 Ağustos’tan sonra çam balı üretmek için o bölgeye gidiyordu.
Yangınların bu tarihten önce meydana gelmesiyle, o anda bölgede fazla kovan yoktu. Bu bir teselli. Ancak nektar kaynağı kaybolduğu için, oraya kovan koysak bile arıyı besleyecek hiçbir şey yok, yani bölgede arıcılık yapmak şu anda mümkün değil.
Arıcılığın yaralarının sarılması gerekiyor. 100 bine yakın arı kovanı yandı. Arıcıların yaralarının sarılması lazım. Birçok arıcının arıcılık malzemeleri, evleri, bal depoları yandı. İlk yapılması gereken, arıcıların bunları yerine koyabilmesi için destek olmak.
Akabinde oraya çam ağaçları tabi ki dikilecek. Ancak bölgenin bitki örtüsüyle uyumlu olan çok yıllık, arıları besleyen bitkileri de ekmeliyiz. Bu adımları atarsak, zararı hafifletebiliriz. Ancak uzun yıllar ülkemizin çok önemi bir değeri olan çam balının rekoltesiyle ilgili ciddi bir sıkıntı yaşayacağımız ortada. Önümüzdeki yıllar diğer bölge ballarımızı ve ormanlarımızı kaybetmemek için, şimdiden hazırlanmaya başlamalıyız.