Yazar: Çetin ÜNSALAN

Meslekte 30’uncu yılını geride bırakan Çetin Ünsalan, dergiden gazeteye, internetten televizyonculuğa, şimdi de radyoya kadar her alanda, muhabirlikten köşe yazarlığına, editörlükten haber yayın yönetmenliğine kadar uzanan bir çizgide farklı görevler yaptı. Son 20 yıldır televizyonda ve radyoda ekonomi haberciliğini yürütüyor.5 bini aşkın canlı yayında ana haber sonu yorumdan, özel ekonomi programlarına, açık oturumlardan fuarlardan canlı yayınlara kadar farklı formatlarda haberciliğini sürdürdü. Yazılı basında ekonomi dergileri dışında Ekonomik Durum, Forum Diplomatik ve Tercüman gazetelerinde görev yapan Ünsalan, görselde de Expochannel, Business Channel, Kanal Biz, Ulusal Kanal, KRT TV, Woman TV, FlashHaber TV’de gazeteciliği sürdürdü.Kanaltürk’ün yayın ortağı olarak kurulan Shopping TV projesinde de Yayından Sorumlu Müdür olarak hizmet veren Çetin Ünsalan, Kanal Biz döneminde haftada bir gün SkyTürk’de, Ulusal Kanal döneminde de sırasıyla BJK TV ve KRT TV’de haftalık programlar yaptı. 4 Kasım 2016 tarihine kadar Ulusal Kanal’da hafta içi her gün yayınlanan Ekopolitik programını hazırlayıp sundu. 16 Eylül 2019’a dek KRT Kültür TV’de pazartesi akşamları Ekonomi Gazetecisi Selçuk Geçer ve Ekonomist Oğul Aktuna ile birlikte ‘3GEN’ programıyla yayıncılığını sürdürdü. 2020 yılı başına kadar Woman TV’de hafta içi her gün saat: 16.00- 17.00 diliminde Eko Kadın programını hazırlayıp sunan Ünsalan, üçüncü nesil TV olan Zanka TV’de Selçuk Geçer ve Oğul Aktuna ile Pazartesi geceleri saat: 21.00’de canlı yayınla 3GEN’i yaptı. Pazartesi günleri saat: 17.00’de Bengütürk TV’de Sektör Analiz programına da daimi yorumcu oldu. Ayrıca her hafta salı günü Gülgun Feyman Budak ile Flash TV’de Beni İkna Et Programı’nda daimi partner olarak görev yaptı. Şu an halen hafta içi her gün saat: 09.00 – 11.00 arasında da 105.8 ST Endüstri Radyo’da Reel Piyasalar programını, saat: 18.00 – 20.00 arasında da İş’te Bunu Konuşalım yaparken, haftanın üç günü youtube’ta Selçuk Geçer ile ortak kanalda ekonomi yazarı ve birçok TV’ye de konuk yorumcu olarak katılıyor.Ünsalan, (www), paraanaliz.com, reelpiyasalar.com sitelerinde haftaiçi her gün, tuketicipostasi.com sitesinde haftada bir gün köşe yazarlığı yapıyor. Bir dönem Aydınlık Gazetesi’nde de köşe yazarlığı yapan Çetin Ünsalan, halen Mondes Business ve AİMSAD Dergi’de köşe yazarlığı, görevlerini yürütüyor.Daha önce aynı zamanda kurucu üyesi olduğu Uluslararası Teknoloji Birliği’nin Başkan Yardımcılığı ve Denetim Kurulu Başkanlığı, Uluslararası Patent Birliği’nin İstanbul Şubesi’nde de Başkan Yardımcılığı, Projekent’in ve Uluslararası Enerji ve Çevre Teknolojileri Birliği’nin Kurucu Üyesi ve halen Siyaset Üstü Düşünce Derneği’nde Yönetim Kurulu Üyesi ve Ekonomi Gazetecileri Derneği’nde de Yönetim Kurulu Üyesi olarak görev yaptı.Ünsalan, Reel Piyasalar programıyla Tüketiciye Saygı: 2007 Özel Ödülü’ne, Tüketiciye Saygı:2006 TV Programı Ödülü’ne ve Sektör Meydanı ile de 2003 Yılı Yalıtım Bilincine Katkı Plaketi’ne, 2012 yılında İstanbul Haber Flaş Gazetesi'nin Onur Ödülü'ne, 2016 yılında Gazeteciler Sosyal Sorumluluk Projeleri Derneği’nin Ekonomi Dalında Yılın Gazetecisi Ödülü’ne, 2017 yılında da ANA Dergisi’nin Onur Ödülü’ne, 2019 yılında İstanbul Fatih Rotary Kulübü tarafından da ‘Ekonomist’ olarak ‘Meslekte Hizmet Ödülü’ne layık görüldü.
Ekonomiye ilişkin her konuşmada, her dış ticaret verisi açıklandığında dillere pelesenk olan bir ifade var. Katma değerli üretim oranını arttırmalı, bu konuda farklı bakış açıları geliştirmeliyiz. Aslında geçtiğimiz hafta kamuoyunun duyarlılığı adına kritik bir test süreciydi. Radyodaki programımda verdiğim bir haberdi ve medyaya da yansıdı. Fakat tüm bunlar kadın programlarındaki gündemler ya da kimin kime ne dediği kadar bile konuşulmadı. Çağımız batarya teknoloji açısından ciddi çalışmaların yürütüldüğü bir döneme denk geldi. Elektrifikasyonun artması, otomotivden mobil cihazlara kadar her alanda batarya gücü son derece kritik değil mi? Peki bu kadar yakınmama neden olan haber neydi? ODTÜ’lü araştırmacılar biyoinovasyon çerçevesinde bir çalışmalarını…
Pandemi öncesi söylendiğinde bir ütopya olarak nitelendirilen, ama kapanmalarla birlikte hayatımızın doğal bir parçası haline gelen uzaktan çalışma bu günlerin en çok tartışılan konularından biri haline geldi. Özellikle Trump seçiminin ardından, yeni yönetimde yetkilendirilen Elon Musk, yaptığı çıkışla meseleyi tartışmaya açtı. Bu rüzgâr kalıcı olarak nitelendirilerek başlamıştı. Birçok firma merkezlerini küçülttü ve buna yönelik yapılanmalara gitti. Şimdi her şey tersine döner mi? Her ne kadar firmaların şirket kültürü, aidiyet gibi konularda çekincelerini ortaya koyarak meseleyi tartıştığı bilinse de, yapılan araştırmalar verimliliğin arttığını gösteriyor. O zaman tartışmayı buradan doğru okumak lazım. Bu nedenle de ABD’nin bu konuyu tartışmaya açmasındaki gerekçeye bakalım.…
Türkiye teknolojiyi iyi kullanan insanlardan oluşan bir ülke. Aslında doğru kurgulanabilirse yeni ekonomi içinde teknolojiyi de üretme potansiyeli azımsanmayacak ölçüde yüksek. Fakat nedense kullandığımızla övünüp üretim aşamasını göz ardı ediyoruz. Zaten ihracatımız içinde bir türlü değişmeyen yüksek teknoloji payı da bunun en açık kanıtı. Peki o zaman başka bir soruyu gündeme taşıyalım. Teknolojiyi kullanırken ne kadar bilinçliyiz. Mesela dünyanın yapay zekâ tartıştığı bir süreçte, işimizde verimliliği arttırıp, hızlandırmayı çok dar bir kesim uyguluyor. Konuşan çok ama uygulama aşamasına geçtiğimizde yeterli olmadığını görüyoruz. Bizde ChatGPT ile özdeşleşti. Peki çok bilinçli olan bir kesimi kenara koyarsak ne için kullanılıyor. Ödev yaptırmak, konuşma…
Türkiye’nin katma değerli üretimde, temeli yeni ekonomiye, teknolojiye dayanarak hamle yapacağı açıklandı. Yaklaşık 30 milyar dolarlık bir bütçe ayrılmasından söz ediliyor ve yapay zekâdan siber güvenliğe kadar her alanda hamle yapılacak. Bunun içinde teknolojinin üretiminden nitelikli istihdam yaratılmasına kadar çeşitli niyetler olduğu anlaşılıyor. Açıkçası böyle bir bakış açısına ihtiyacımız olduğunu düşünüyorum. Fakat meselenin sadece parayla çözülebileceğini düşünmemiz bu yolculuktaki en büyük sıkıntımızdır. Öncelikle 30 milyar dolarlık bir bütçe hedeflendiğine göre, meselenin biraz daha somutlaştırılması gerekir. Bu kaynak ne kadarlık bir dilim içerisinde kullandırılacak? Çipten bataryaya kadar geniş başlıklar açıldığında, her birinin doğru kurgulanması halinde ülkelerin kaderini etkileyecek büyüklükte olması da…
Geçen haftanın son günlerine mavi ekran krizi damga vurdu. Tüm işlerin bir anda durduğu ve elle işlemlerin yapıldığı bir süreç yaşandı. Bu konuyla ilgili farklı açıklamalar geldi. Çünkü mesele bankacılıktan havayoluna kadar her alanı dünya ölçeğinde etkiledi. Öncelikle hemen yalanlanan siber saldırı meselesi, esasen sorunun tam da burada olduğunu gösteriyor. Ardından Microsoft’tan yapılan açıklamada konunun bir güvenlik sorunu ya da siber saldırı olmadığı, teknik bir aksaklık yaşandığını ve düzeltildiği ifade edildi. Tıpkı geçmiş yıllarda bizde olduğu gibi… Hatırlayanlar olacaktır bir günlük elektrik kesintisiyle hayatın nasıl felç olduğuna şahit olduk. Ardından bunun bir arıza olduğuna yönelik ne kadar açıklama yapılsa da…
Gelişen teknolojiyle, otomasyonun hız kazanması ve robotik teknolojilerin devreye girmesiyle birlikte tartışmaya açılan ve yapay zekânın hayatımızda yer edinmesiyle taçlanan bir şehir efsanesi oldu: Herkes işsiz kalacak. Öncelikle meseleyi burada tartışmak hem gelişmeleri kaçırmayı, hem insan kaynağını dönüştürmeyi hem de bu süreçte yapılması gereken hazırlıkları ihmal etmekten başka bir sonuç vermez. Değişim ve gelişimle birlikte kaybolacak meslekler kadar, yeni mesleklerin de var olacağı nedense kısık sesle dillendiriliyor. Diğerinde yaratılan korku ortamı ise ya savunma mekanizmalarını harekete geçiriyor ya da boşverciliği körüklüyor. Bu nedenle Türkiye’nin bu kısır tartışmadan çıkarak geleceğin mesleklerine ve insan kaynağına odaklanması lazım. Bu alanda çalışmalar yapan, konuyu…
Yeni ekonominin içinde gelişen teknoloji bir tarafta verimlilik diğer tarafta sürdürülebilirlik avantajlarını beraberinde getirirken, farklı alanlarda start-up ekosisteminde Türkiye’den çıkan projeler aslında ne kadar büyük bir şansımız ve potansiyelimiz olduğunu ortaya koyuyor. Kimi zaman oyun sektöründe, çoğu zaman mühendislik alanlarında geliştirilen yazılımlarla, yapay zekanın da devreye girmesiyle birlikte farklılaşan ve daha katma değerli bir paylaşım ekosistemini doğru okumak durumundayız. Son bir örnek paylaşacağım. Bahsedeceğim teknolojiyi geliştiren yerli firma dünyada bunu yapan üç şirketten biri. Yenilenebilir enerjinin en önemli başlıklarından biri olan rüzgârda türbinlerde RES kanatlarının sesini geliştirdikleri yazılımda, yapay zekayı kullanarak dinliyorlar ve arızaları önceden öngörebiliyorlar. Durma maliyetinin çok yüksek…
Ekonominin hızla dijital alt yapı temelli hale geldiği günümüzde bireylerden şirketlere herkesin bu dönüşüme uyum sağlaması gerektiğini konuşuyoruz. Sadece teknolojiye uyum açısından değil, bilhassa meseleye reel sektör penceresinden baktığınızda maliyet açısından da hayati bir konudan söz ediyoruz. Yani dijitalleşmeyle, sadece internet ve çıktılarını iş hayatımıza uyumlandırıp, dünya ile aynı kulvarda koşmayı konuşmak, teknolojiyi takip anlayışından öteye gitmez. Burada birim maliyetlerden, verimlilikten, yaratıcılığa zaman kalmasından tutun, iş kazalarının önlenmesinden karbon emisyonlarına karşı mücadeleye kadar yeni rekabet alanından söz ediyoruz. Bu kapsamda da başta KOBİ’ler olmak üzere dijitalleşmenin önemini anlatmaya devam ediyoruz. Fakat şöyle bir fotoğraf ortaya koyalım. Diyelim ki bir işletme…
Dünyada pandemi ile birlikte hayatımıza giren uzaktan çalışma, zaman içinde koşulların iyileşmesiyle birlikte yerini hibrit sistemlere bıraktı. Bugünlerde ise, düne kadar uzaktan çalışmayı öven teknoloji şirketlerinin ofise dönüş mesajları vermesi garip bir durum ortaya çıkardı. Oysa işin matematik boyutu, şirketlerin masraflarının büyük ölçüde azaldığını, hatta bazılarının ofis mekanlarını değiştirdiğini, daha ekonomik yerlere geçtiği ve bütçelerinde önemli tasarruflar elde ettiğini bize gösteriyor. Ayrıca bırakın nereden çalışılacağını, haftada dört gün çalışmanın konuşulduğu, bununla ilgili pilot uygulamaların yapıldığı, çıkan sonuçların verimlilik adına önemli oranda iyileştirmeleri önümüze koyduğu bir fotoğrafın ortasında bu tartışma neyin nesi? Bence bu bir çalışma meselesi değil, ego sorunu… Eski…
Yeni ekonomik ilmik teknoloji üzerinden tartışılsa da bence en büyük dönüşümün zihniyette ve iş yapış biçimlerinde olduğu çok açık. Şayet bu yeni metot Türk reel sektörüne sirayet edemezse, büyük bir sorun yaşayacağını bugünden söyleyebilirim. Gücünü, oturduğu koltuktan ya da vergi tabelasından alan bir girişimci zihniyetinin, patronculuk ya da müdürcülük oynarken, yeni ekonominin içinde yer almasını beklemek büyük bir hayalcilik olur. Teknoloji zaten gelişiyor. Eğer bir projeniz varsa, doğru bir kurgu içindeyseniz de günün sonunda finansman bulursunuz. Nitekim startup’ların oransal ve görece olarak düşse de halen yatırım buluyor olmasını, şirketlerin geliştirdikleri işler kadar, işletmecilik anlayışında da aramak gerekir. Paylaşım ekonomisinin ön…